“Ölüm Güzel Şey” Şiiri Kimin? Bir Hikâye, Bir Hatırlayış, Bir Yürek Paylaşımı
Selam dostlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum.
Ne tamamen hüzünlü, ne de tamamen umut dolu — tıpkı “ölüm” kelimesinin kendisi gibi.
Belki birçoğunuz “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…” dizesini duymuşsunuzdur.
Ama kaçı biliyor bu dizelerin ardında Cahit Sıtkı Tarancı’nın sessizce ağlayan, ama gülümsemeyi de bilen kalbini?
Bu yazı biraz ondan, biraz bizden, biraz da “vedalarla barışmayı” öğrenemeyen yanlarımızdan bahsedecek.
---
Bir Forum Akşamı, Sessiz Bir Paylaşım
O akşam forumda her şey sıradandı.
Teknoloji konularının arasında bir başlık parladı:
> “Arkadaşlar, ‘Ölüm güzel şey’ şiiri kiminmiş bilen var mı? Bu akşam tesadüfen duydum, içim sızladı.”
Bu mesajı yazan kişi, Selim adlı bir forumdaşımızdı.
Mühendis, 38 yaşında, genelde sayılarla konuşur; duygusal konularda susmayı tercih ederdi.
Ama o gece farklıydı.
Annesi birkaç gün önce vefat etmişti.
Çok yazmamıştı bunu, ama satır aralarından hepimiz anlamıştık.
Altına ilk yorum Elif’ten geldi.
Elif, forumun en sıcak kalpli üyelerinden biriydi.
İletişimciydi, kelimelerle dans etmeyi bilirdi.
> “Cahit Sıtkı Tarancı, Selim. 1940’ların ortasında yazmış. Diyor ki:
> ‘Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
> Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?’”
Bir anda başlık altına onlarca mesaj yağdı.
Kimi şiirin tamamını paylaştı, kimi sessizce “ışıklar içinde uyusun” yazdı.
Ama kimse bilmiyordu ki o gece, bu başlık forumun en derin sohbetlerinden birine dönüşecekti.
---
Selim’in Tarafı: Akıl, Mantık ve Kabullenmeye Çalışan Bir Erkek
Selim, her zaman “çözüm odaklı” bir adamdı.
Bir şey bozuldu mu tamir eder, biri ağladı mı “neden ağladın?” diye sorardı.
Duygularla değil, neden-sonuç ilişkileriyle yaşardı.
Ama ölüm, onun hesap tablolarına sığmıyordu.
> “Ben hep ölümden korkardım,” yazdı.
> “Ama bu şiiri duyunca, sanki bir şey kırıldı içimde. Belki de ölüm, annemin acısından kaçış değil, dinlenişiydi.”
Cahit Sıtkı Tarancı’nın o sade, ama delip geçen dizeleri ona ilk kez bir mantıktan öte anlam sunmuştu.
Mühendis aklıyla ölçemediği bir şeyi ilk kez kabullenmeye başlamıştı.
Erkeklerin çoğu gibi o da duygularını açıkça ifade etmekte zorlanıyordu.
Ama o gece, forumda bir şey oldu —
Bir mühendis, şiirle konuştu.
---
Elif’in Tarafı: Kalp, Empati ve Şiirin İçinden Hayata Dokunmak
Elif, mesajları okudukça içi burkuldu.
Kendisi de yıllar önce kardeşini kaybetmişti.
O da o dönem Cahit Sıtkı’nın aynı şiirine sığınmıştı.
> “Selim, biliyor musun,” diye yazdı,
> “Ben bu şiiri ilk kez bir cenazede duydum.
> Ama sonra fark ettim, Cahit Sıtkı ölümü anlatmıyor — yaşamı anlatıyor.
> Çünkü ancak hayatı seven biri, ölümü bile güzel görebilir.”
Elif’in bu yorumu forumu susturdu.
O ana kadar “ölüm” kelimesi hep korkutucu gelmişti herkese.
Ama o gece, biri ölümü “anlamaya”, diğeri “hissetmeye” çalıştı.
Ve aralarında garip bir denge doğdu: akıl ile kalp, strateji ile sezgi, erkek ile kadın arasında o görünmez bağ…
---
Şiirin Gücü: Ölümün Gölgesinde Yaşamı Anlamak
Cahit Sıtkı Tarancı bu şiiri yazdığında henüz kırklı yaşlarındaydı.
Hastaydı, ama hayata küsmemişti.
“Ölüm güzel şey” derken aslında “ben korkmuyorum” değil, “ben razıyım” diyordu.
Onun için ölüm, hayatın devamıydı, büyük suskunluk değil, büyük kavuşmaydı.
Selim, bu bilgiyi okuyunca bir mesaj daha attı:
> “Belki de ölümü korkunç yapan bizim eksikliğimizdir.
> Yani biz, geride kalanlar. Çünkü biz beklemeye devam ediyoruz.”
Bu cümle forumda yankılandı.
Bir kullanıcı yazdı:
> “Benim de dedem geçen yıl vefat etti. Bu şiiri okurken içim huzurla doluyor.
> Belki de ölüm güzel, çünkü bizi yeniden birleştiriyor.”
Bir başkası ekledi:
> “Tarancı ölümden bahsederken, aslında sevgiye methiye yazmış.
> Çünkü ölümün güzelliği, sevginin sonsuzluğundan geliyor.”
---
Bir Forumda Küçük Bir Mucize
Bir başlık altında onlarca farklı insan, bir şiir aracılığıyla birbirine dokundu.
Kimse birbirini tanımıyordu, ama herkes aynı duyguyu paylaştı:
Kaybetmenin acısı, hatırlamanın güzelliği.
Bir erkek, mantığıyla anlamaya çalıştı.
Bir kadın, kalbiyle hissettirdi.
Ve forumda bir gecelik sessizlik, insanlığın ortak hikâyesine dönüştü.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Ölüm güzel şey” dediği gibi, o gece ölüm değil, insan olmak konuşuldu.
Kelimeler sadece yazı değil, teselli oldu.
---
Ve O Son Mesaj: “Belki de Ölüm Değil, Unutmak Korkulmalı”
Ertesi gün Selim son bir mesaj yazdı:
> “Annemin gidişinden sonra ilk kez içim huzurlu.
> Cahit Sıtkı haklıymış. Ölüm güzel şey… Çünkü ardında sevgi bırakabiliyorsan, hiçbir şey bitmiş sayılmaz.”
Elif kalp emojisiyle cevap verdi.
Ardından biri daha, biri daha…
Ve başlık altı yüzlerce mesajla doldu.
Bazısı dua etti, bazısı hatıra paylaştı, bazısı sadece sustu.
Ama herkes, o akşam bir şey hissetti: Birlikte olmanın iyileştirici gücünü.
---
Söz Sizde Forumdaşlar…
Siz bu şiiri ilk ne zaman duydunuz?
Sizin için “ölüm” ne ifade ediyor — bir son mu, bir dönüş mü?
Ve sizce gerçekten ölüm güzel şey mi?
Hadi konuşalım, paylaşalım, hatırlayalım…
Çünkü bazen en derin hikâyeler, en sade dizelerde saklıdır:
> “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
> Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”
Selam dostlar,

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum.
Ne tamamen hüzünlü, ne de tamamen umut dolu — tıpkı “ölüm” kelimesinin kendisi gibi.
Belki birçoğunuz “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…” dizesini duymuşsunuzdur.
Ama kaçı biliyor bu dizelerin ardında Cahit Sıtkı Tarancı’nın sessizce ağlayan, ama gülümsemeyi de bilen kalbini?
Bu yazı biraz ondan, biraz bizden, biraz da “vedalarla barışmayı” öğrenemeyen yanlarımızdan bahsedecek.
---
Bir Forum Akşamı, Sessiz Bir Paylaşım
O akşam forumda her şey sıradandı.
Teknoloji konularının arasında bir başlık parladı:
> “Arkadaşlar, ‘Ölüm güzel şey’ şiiri kiminmiş bilen var mı? Bu akşam tesadüfen duydum, içim sızladı.”
Bu mesajı yazan kişi, Selim adlı bir forumdaşımızdı.
Mühendis, 38 yaşında, genelde sayılarla konuşur; duygusal konularda susmayı tercih ederdi.
Ama o gece farklıydı.
Annesi birkaç gün önce vefat etmişti.
Çok yazmamıştı bunu, ama satır aralarından hepimiz anlamıştık.
Altına ilk yorum Elif’ten geldi.
Elif, forumun en sıcak kalpli üyelerinden biriydi.
İletişimciydi, kelimelerle dans etmeyi bilirdi.
> “Cahit Sıtkı Tarancı, Selim. 1940’ların ortasında yazmış. Diyor ki:
> ‘Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
> Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?’”
Bir anda başlık altına onlarca mesaj yağdı.
Kimi şiirin tamamını paylaştı, kimi sessizce “ışıklar içinde uyusun” yazdı.
Ama kimse bilmiyordu ki o gece, bu başlık forumun en derin sohbetlerinden birine dönüşecekti.
---
Selim’in Tarafı: Akıl, Mantık ve Kabullenmeye Çalışan Bir Erkek
Selim, her zaman “çözüm odaklı” bir adamdı.
Bir şey bozuldu mu tamir eder, biri ağladı mı “neden ağladın?” diye sorardı.
Duygularla değil, neden-sonuç ilişkileriyle yaşardı.
Ama ölüm, onun hesap tablolarına sığmıyordu.
> “Ben hep ölümden korkardım,” yazdı.
> “Ama bu şiiri duyunca, sanki bir şey kırıldı içimde. Belki de ölüm, annemin acısından kaçış değil, dinlenişiydi.”
Cahit Sıtkı Tarancı’nın o sade, ama delip geçen dizeleri ona ilk kez bir mantıktan öte anlam sunmuştu.
Mühendis aklıyla ölçemediği bir şeyi ilk kez kabullenmeye başlamıştı.
Erkeklerin çoğu gibi o da duygularını açıkça ifade etmekte zorlanıyordu.
Ama o gece, forumda bir şey oldu —
Bir mühendis, şiirle konuştu.
---
Elif’in Tarafı: Kalp, Empati ve Şiirin İçinden Hayata Dokunmak
Elif, mesajları okudukça içi burkuldu.
Kendisi de yıllar önce kardeşini kaybetmişti.
O da o dönem Cahit Sıtkı’nın aynı şiirine sığınmıştı.
> “Selim, biliyor musun,” diye yazdı,
> “Ben bu şiiri ilk kez bir cenazede duydum.
> Ama sonra fark ettim, Cahit Sıtkı ölümü anlatmıyor — yaşamı anlatıyor.
> Çünkü ancak hayatı seven biri, ölümü bile güzel görebilir.”
Elif’in bu yorumu forumu susturdu.
O ana kadar “ölüm” kelimesi hep korkutucu gelmişti herkese.
Ama o gece, biri ölümü “anlamaya”, diğeri “hissetmeye” çalıştı.
Ve aralarında garip bir denge doğdu: akıl ile kalp, strateji ile sezgi, erkek ile kadın arasında o görünmez bağ…
---
Şiirin Gücü: Ölümün Gölgesinde Yaşamı Anlamak
Cahit Sıtkı Tarancı bu şiiri yazdığında henüz kırklı yaşlarındaydı.
Hastaydı, ama hayata küsmemişti.
“Ölüm güzel şey” derken aslında “ben korkmuyorum” değil, “ben razıyım” diyordu.
Onun için ölüm, hayatın devamıydı, büyük suskunluk değil, büyük kavuşmaydı.
Selim, bu bilgiyi okuyunca bir mesaj daha attı:
> “Belki de ölümü korkunç yapan bizim eksikliğimizdir.
> Yani biz, geride kalanlar. Çünkü biz beklemeye devam ediyoruz.”
Bu cümle forumda yankılandı.
Bir kullanıcı yazdı:
> “Benim de dedem geçen yıl vefat etti. Bu şiiri okurken içim huzurla doluyor.
> Belki de ölüm güzel, çünkü bizi yeniden birleştiriyor.”
Bir başkası ekledi:
> “Tarancı ölümden bahsederken, aslında sevgiye methiye yazmış.
> Çünkü ölümün güzelliği, sevginin sonsuzluğundan geliyor.”
---
Bir Forumda Küçük Bir Mucize
Bir başlık altında onlarca farklı insan, bir şiir aracılığıyla birbirine dokundu.
Kimse birbirini tanımıyordu, ama herkes aynı duyguyu paylaştı:
Kaybetmenin acısı, hatırlamanın güzelliği.
Bir erkek, mantığıyla anlamaya çalıştı.
Bir kadın, kalbiyle hissettirdi.
Ve forumda bir gecelik sessizlik, insanlığın ortak hikâyesine dönüştü.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Ölüm güzel şey” dediği gibi, o gece ölüm değil, insan olmak konuşuldu.
Kelimeler sadece yazı değil, teselli oldu.
---
Ve O Son Mesaj: “Belki de Ölüm Değil, Unutmak Korkulmalı”
Ertesi gün Selim son bir mesaj yazdı:
> “Annemin gidişinden sonra ilk kez içim huzurlu.
> Cahit Sıtkı haklıymış. Ölüm güzel şey… Çünkü ardında sevgi bırakabiliyorsan, hiçbir şey bitmiş sayılmaz.”
Elif kalp emojisiyle cevap verdi.
Ardından biri daha, biri daha…
Ve başlık altı yüzlerce mesajla doldu.
Bazısı dua etti, bazısı hatıra paylaştı, bazısı sadece sustu.
Ama herkes, o akşam bir şey hissetti: Birlikte olmanın iyileştirici gücünü.
---
Söz Sizde Forumdaşlar…
Siz bu şiiri ilk ne zaman duydunuz?
Sizin için “ölüm” ne ifade ediyor — bir son mu, bir dönüş mü?
Ve sizce gerçekten ölüm güzel şey mi?
Hadi konuşalım, paylaşalım, hatırlayalım…
Çünkü bazen en derin hikâyeler, en sade dizelerde saklıdır:
> “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
> Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”
